Translate

21 Haziran 2013 Cuma

TOHUMM

Gerçekten de hayat bir "TOHUM" ile başlıyor. İnsan ister bir gün ister bir yüzyıl yaşasın ilk sorguladığı şey kimim ve neden varım? sorusudur. Ben bu soruyu soran insana "ÖZÜNÜ ARAYAN İNSAN" diyorum.

Duraksayalım ve kendimize soralım hepimiz bunu sormaz mıyız bir gün? Ben kimim?

Bence özünü arayan insan Sensin, Benim, O, Hepimiz....
Özünü arayan insan öz varlığından kendi iradesiyle ayrılmıştır. Yani Doğmuştur,
Ayrılık vardır "ÖZE" duyulan hasret vardır. Yolculuk vardır... ama nereye?

Bu yüzden de insan tarih boyunca devamlı hasret içinde,  kaybettiği bir düzenin arayışı içinde yolculuğunda savrulup gitmiştir... ama nereye

İnsanlığın "biz" dediği kısmının düzen dediği husus "diğeri" dediği kısmı için karmaşa olmuştur. "Öteki" için ise "haksızlık" Beriki için "Barbarlık bozgunculuk".

 Bu bugün böyledir ve dünde böyleydi yarında böyle olacaktır.
 
Angelus Silesius der ki: "Ben o bildiğim şey değilim, ben de bilmiyorum neyim? Bir nesne mi, hayır o değil, bir noktacığım ve daireyim."

Albert Camuc ise "İnsan ne ise, o olmayı reddeden tek yaratıktır."

Mevlana ise der ki; "Neyi Arıyorsan Sen O' sun."

Şimdi derin bir nefes alın,  TOHUM dan ÖZÜNÜ ARAYAN İNSANA ve ordan da  "YÜREĞİMİZİN HAPİSHANESİ" ne gidelim... bakalım... kapı aralığından sızan ışık bize ne gösterecek!



Ağlarken seslenirim tüm aleme...
Duruluğun, bozulmamışlığın simgesiyim, ben bir masum bebeğim.
Özün özüyüm...
Henüz üzerine yazılmamış beyaz bir kağıt gibiyim adeta.
Ana rahminde huzur, güven ve rahatta idim...
İstemediğim halde yeni bir aleme doğmuşum bilinçsizce.







Adem oğlu bir zamanlar huzur, güven ve rahatta olunan aleme öylesine özlem duyar ki biz ona AŞK diyoruz. öyle değil mi yaradan yaratmış  her şeyi AŞK ile...

İnsan tüm yaşamı boyunca bilinç altında taşıdığı o alemin hasreti içinde kayıptadır ve O'na kavuşmak için her yolu dener farkında olmadan.

ÖZÜNÜ ARAYAN İNSANIN bu dünyadaki macerası bundan ibarettir. Hayatta yaptığımız her eylemin altında -bilinçli yada bilinçsiz-bu amaç, bu özlem yatar. "ARAYIŞ"


Bu yolculuk süresince her insan kendi "YÜREĞİNİN HAPİSHANESİNDE" 'dir. Her şey farkındalıktır ve farkında olmayan insanın yüreği bir hapishanedir.

Yürek hapishanelerinin kapıları içerden açılır ve anahtar mahkumun boynunda asılıdır da yine de kapıyı açamaz yürek mahkumu.

Çünkü yürek mahkumuna kapıyı açmaması öğretilmiştir. Çünkü özgürlük vardır dışarıda ve özgürlük “çekinilecek” bir şeydir. Toplum kurallarına, geleneklere, öğrenilmiş davranışlara uyma, atalara ve yönetenlere baş eğme ve yabancı ve farklı olanla ayrışma öğretilmiştir.

İnsana en çok yakışan ve onu gerçek insan yapacak olan "HÜR" olabilmek öğretilmemiştir. O nedenle mahkum boynunda asılı anahtarın bile farkında değildir,

Yaradılıştan bu yana Özünü Arayan insanın yarattığı her şey, bütün kadim arayış ve kişisel gelişim öğretileri, tüm inançlar, felsefeler, doğumla başlayan yolculuğun istikametinin insanın kendi gönlü olduğunu göstermektedir.

Kendi yüreğinin hapishanesinden çıkan insan, hür olma isteği ile kendi mimarı olarak inşaa ettiği kendi gönlüne girecektir. Gözleri kamaşacak ve aslında kendi gönlüne girmenin tüm gönüllere girmiş olmak olduğunu anlayacaktır.  İşte ancak bu sayede farkındalık farklılığı yenmiş olacaktır.



Yolculuk bir "TOHUM"  ile başlar GÖNÜLE doğru sürüklenir ve ÖZE kavuşur.

Aslında her şey içimizde yaşanır. Fakat her şey bizim dışımızdaymış gibi yaşarız, öyle algılarız. Dünyadaki olaylara nasıl bakarsak öyle algılarız. Herkesin Dünya bakışı izafi olacağından çatışmaların nedeni de bu değil midir?

Farketmesek bile içimizde bir şeyi bulma arzusu vardır.
Kendim olursam özümdeki iyi olursam tüm insanları etkilerim gerçeği bu kapıya giden İLK ADIMDIR.
Aradığınız şeye açılan kapı da buradan geçer.

Çünkü Gerçek görecelidir... Aradığınız ise TEK.